Ölümü temiz bir ırmak gibi görüp, içinde yıkanan beden kutsanır kendi katında. Eğer istemine varılabiliyorsa gitmenin, gitmek gerekir. Öyle veya böyle neyi değiştirir ki, soylu buluyorum gitmeleri. Alakası vardır mutlaka; ne diyor k.iskender; "yüzüyorsanız boğulmayın, içiyorsanız çok için, seviyorsanız sevişin, üzülüyorsanız; yapmayın... değmiyor." insan: bir gün bile arkanı dönüp bakma (sa). Benim tek arkamı döndüğüm yer mezarlıktı, bundan daha gerçekçi duramıyor hiçbir şey. Hiçbir düşüm kalmamasına rağmen arkama dönmek güzel geliyor o zaman. Kaçınılmaz olandan zevk almayı öğretiyor düşsüzlük. Düş nedir? O da ayrı konu. Mutlaka 'hiçbir şey'e çıktığına eminim. İçimi ıssız olanda açıyorum, burası prototip cennet, mutluluk.
Mutluluk yoktur desem de, o kendini acımasızca hatırlatıyor her defasında. Dün kıyıya vuran dalgaları eşelerken fark ettim, evet var, orada duruyor. Mutluluk benim içimde ama sürekli rahatsız edilmek istemiyor, ara sıra hatırlanmayı bekliyor o kadar.
Aşksızlığı seviyorum, aşk gereksiz bir teferruattan ibaret. Duygusuzluğu seviyorum, bu çağın beklediği kıyamet. Ve mantık... ilahi güç, sonsuz sefaletin azınlık kapısı. Bedeni sevmiyorum, kim hapishane içinde yürümeyi mutluluk atfedebilir ki kendine. Asrın merkezinde yokluk duruyor. Oradan başlıyoruz, sıfıra dönüşlerde. Sıfırda mevcut ve soyut kalmayı da seviyorum. En azından özgürlüğümü vaad ediyor. Sadece bir vaad, fazlasına geçebilmiş değiliz henüz. Yaşıyormuş gibi davranmak basit bir kopyası yüzümün. Yokluk, mantık ve özgürlük. Ulaşmaya çalıştığım formel evren. Soyuta varmaya daha var, o zamana kadar gidenlerin ve gitmelerin kutsallığını bozmayacağım...
Mutluluk yoktur desem de, o kendini acımasızca hatırlatıyor her defasında. Dün kıyıya vuran dalgaları eşelerken fark ettim, evet var, orada duruyor. Mutluluk benim içimde ama sürekli rahatsız edilmek istemiyor, ara sıra hatırlanmayı bekliyor o kadar.
Aşksızlığı seviyorum, aşk gereksiz bir teferruattan ibaret. Duygusuzluğu seviyorum, bu çağın beklediği kıyamet. Ve mantık... ilahi güç, sonsuz sefaletin azınlık kapısı. Bedeni sevmiyorum, kim hapishane içinde yürümeyi mutluluk atfedebilir ki kendine. Asrın merkezinde yokluk duruyor. Oradan başlıyoruz, sıfıra dönüşlerde. Sıfırda mevcut ve soyut kalmayı da seviyorum. En azından özgürlüğümü vaad ediyor. Sadece bir vaad, fazlasına geçebilmiş değiliz henüz. Yaşıyormuş gibi davranmak basit bir kopyası yüzümün. Yokluk, mantık ve özgürlük. Ulaşmaya çalıştığım formel evren. Soyuta varmaya daha var, o zamana kadar gidenlerin ve gitmelerin kutsallığını bozmayacağım...
/div> posted by


<0Comments:
-
<
<Yorum Göndera href=" ~ back home
<<