![]() |
Haydar Ergülen 1994-96 yılları arasında Express dergisinde çıkan yazılarını kitaplaştırdı. FOTOĞRAF: Serkan Taycan |
EFNAN ATMACA (Arşivi)
İSTANBUL - Radikal okurlarının her çarşamba bu sayfalarda yayımladığı 'Açık Mektup'tan tanıdığı şair Haydar Ergülen bu kez bir deneme kitabı yayımladı. 1994-96 arası Ekspress dergisinde yayımlanan denemelerini 'Düzyazı: 100 Yazı'da bir araya getiren Ergülen 550 sayfalık kitabı ilk eline aldığında "Hoşuma gitti. Şiir kitaplarım var dokuz-on tane. Bu kitabı okuyunca hoşuma gitti. Belki çok emek verdiğim ya da yayımlanması için 10 yıl beklediğimden. Fena yazmamışım diye düşündüm. Bir kitabım oldu duygusuna kapıldım" diyor.Ergülen'in bu denemelerinde yer alan temalara Radikal'deki yazılarından da aşinayız aslında. Ancak bu yazılar 'daha uzun'. Onun dilini sevenler için tadı damağında kalmadan bir okuma keyfi sunuyor kitap. Ergülen'le düzyazı sevdasını ve 'Açık Mektup'un dizelerini konuştuk.
Şair Haydar Ergülen'in 'düzyazı' yazarlığı nasıl oldu? Bu kitaptaki yazılar nasıl ortaya çıktı?
Düzyazı yazmak içimde kalmış bir şeydir. Kitapta da belirttiğim gibi 'heves'le başladım. Ondan önce de zaten pek çok yazı yazıyordum. Özellikle şiir ve şairler üzerine yazılar yazıyordum. Bir yaz eve kapandım ve yazmaya başladım. Bir haftada 13 yazı olmuş baktım. O zaman Express dergisi haftalık çıkardı. Onlara verdim, onlar da yayımlamaya başladı. Devam ettim. Kafamda 100 yazı yazabilir miyim diye bir fikir vardı. Ve yazdım.
Deneme aslında biraz uzak durulan ve Türk edebiyatında çok fazla yer verilmeyen bir tür...
Bizde genelde Montaigne'in yazdığı tarzda denemeler ilgi görüyor. İngilizlerin o didaktik ve konunun dışına çıkmayan tarzına rağbet etmiyoruz. Türk edebiyatında bu işin ustası Ataç. Örneğin "Dün akşam başım çok ağrıyordu" diye lafa girip Oktay Rifat'ın bir şiiri üzerine bir yorumla bitirir yazısını. Daha Doğu'ya özgü bir şey. Benim yazdıklarım da öyle. Kesinlikle öznel. Bu nedenle de bana kalırsa deneme bir yazarı tümüyle ele vermek anlamında değil ama okurla doğrudan bağ kurma anlamında en önemli yazı biçimi. Çünkü doğrudan bir bağ oluşturuyor.
Kitaptaki denemelerinize bakılınca karşımıza hüzün, özlem, vefa duygusu gibi temalar çıkıyor. Bu temalar şiirleriniz ve köşe yazılarınızla da benzerlikler gösteriyor. Dolayısıyla köşe yazılarınızı okuyanlar aynı tadı bulacaklar diyebilir miyiz?
Kitabın değil de her yazının bir hedef kitlesi var. "Ayının dokuz türküsü var. Dokuzu da ahlat üzerine" diye bir laf vardır. Benim de öyle beş-altı temam var. Gençliğe yoldaşlık duygusu, arkadaşlık, vefa, Eskişehirspor'u sevmek... Şiirden farkı şu olabilir belki. Benim şiirlerimin içedönük bir yapısı olduğu söylenir ve yazılır. Giderek içine kapanan bir şiir, kuyu gibi bir anlamda. Radikal'deki yazılar ya da deneme, belki biraz camı açıp başını çıkarmak, dışarıya bakmak, nefes almak ihtiyacı.
Denemelerde popüler kültürden, edebiyata kadar birçok konuyu işliyorsunuz. 10 yıl önce yazdığınız bu yazılar günümüzle nasıl bir bağ kuruyor?
50 yaşındayım ve 12-13 yaşımdan beri bu ülkenin halini biliyorum. Türkiye'de hem çok şey değişiyor ama hem de hiçbir şey değişmiyor. Tekrarlar ülkesi Türkiye. O yüzden bazı yazıları bugün de okumak mümkün, 12 yıl sonra da. Kitapta milliyetçilik eğilimine karşı yazılar var. Bugün artık faşizan bir toplum olduk. Dünya da faşizme gidiyor ama Türkiye daha hızlı. Türkiye sosyalizme yetişmek istemez ama faşizme iştahla atılıyor.
Köşe yazılarınızda da son dönemde politik bir tavır göstermeye başladınız. Artık şairane yazılar olmayacak mı?
Köşe yazarlığı demiyorum ona ben. Kendimi kültür sanat sayfasında yazı yazan ve haftada bir sıra gelen biri olarak görüyorum. Benim yaptığım daha çok haletiruhiye yazıları. Haletiruhiyemin Türkiye'nin haletiruhiyesi örtüşmesi ya da karşılaşması. Yazmasam da olur. Doğrusu bir alışkanlık oldu. Memleketteki durumda daha mutedil oldukça politik yazılar yazmıyorum. Zaten ön sayfalardan başlayarak herkes yazıyor. Ama son yıllarda durum o kadar vahim hale geldi ki neredeyse spor yazarlarının bile politik yazılar yazması gerekecek. Bir şey olacak mı? Hayır ama hiç olmazsa vicdani bir şey olarak öyle yazmak gerekiyor bazen.
Ya şair kimliği. O yazarlığınızı ne kadar etkiliyor?
Bazen yazılara giriyor. Ben de ondan kurtulmak istiyorum. "Yine çok güzel döktürmüşsün" diyor birisi o zaman anlıyorum ki fazla şairane olmuş. Ben de o şairaneliği sevmiyorum. Şiirde de sevmem. Ama bazen cümleler bana rağmen kendiliğinden gidiyor.
Kaynak: www.radikal.com.tr/div> posted by


<0Comments:
-
<
<Yorum Göndera href=" ~ back home
<<